DAMALI AİLESİ

Ercüment Damalı’nın aile büyüklerinin hemen hemen tümünün, bugün Yunanistan sınırları dahilinde olan ve Arnavutluk sınırına çok yakın bir yerleşim bölgesi olan Koniçe’de doğup yaşamış oldukları anlaşılmaktadır. Koniçe Osmanlı döneminde Yanya eyaletindedir. Yunanlılar bu bölgeye “Epir” ve baş şehirlerine “İoannina” demektedirler.

Aile ağacı ve hayat hikayelerinin incelenmesinden en azından 1700'lü yılların başından itibaren Koniçe, ailenin yaşamış olduğu şehir olduğu anlaşılmaktadır.

Yanya’nın Osmanlı’lar tarafından fethedildiği 1431 yılından, 1789 yılına kadar tarihsel açıdan bölgede önemli hiçbir olay olmaz. 1789 yılından itibaren Yanya ve civarı Osmanlı Devleti memuru olarak Kütahya'da doğduktan sonra Koniçe'ye yerleşen Tepedelenli Ali Paşa tarafından yönetilmeye başlar. Ali Paşa Avrupalı liderlerin birçoğu ile yakın ilişkiler kurar. Bölge önemli bir ekonomik ve kültürel zenginlik yaşamaya başlar. Ancak bu arada Osmanlı Devleti'ne karşı Yunan isyanını hazırlayan birçok kimse de burada bulunmaktadır. Tepedelenli Ali Paşa hazırlanmakta olan Yunan isyanına karşı çok sert tedbirler alarak isyanı geciktirir. Ancak görüş ayrılıkları nedeniyle Ali Paşa görevden alınır ve akabinde de bir suikast neticesinde öldürülür. Aynı yıl çıkartılan Yunan isyanı sırasında Yanya eyaleti isyana katılmaz ve 1822 yılında bağımsız Yunan Devleti kurulduğunda dahi Yanya Osmanlı Devleti'nin bir eyaleti olarak kalır.

1869 yılında Yanya’da çıkan bir yangın neticesinde şehirde büyük zarar meydana gelir, ancak Vali Ahmed Rasim Paşa’nın gayretleriyle Pazar yeri kısa bir zamanda tekrar inşa edilir. Koniçe 1912/13 Balkan Savaşı sonuna kadar Osmanlı yönetimi altında kalır. Balkan Savaşı sonunda Yunan güçlerinin eline geçen Yanya ve Koniçe’den önemli miktarlarda Anadolu’ya göçler olur, göçlerle gelemeyen müslüman aileler ise 1923 yılında Türk ve Yunan hükümetlerinin imzaladığı Büyük Mübadele Anlaşması sonunda Türkiye’ye iltica ederler.

Ailede Tepedelenli Ali Paşa’nın dedesi “Şeyh Zeynel Abidin” 1600 lü yıllarda “Sadi” tarikatının şeyhi olarak bölgede önemli bir güç odağı haline gelmiştir. O dönemde tarikatların yaşayan şeyhleri büyük saygı ve itibar görmektedir. Bu güç ailede yeni nesillere de taşınmış ve torun Tepedelenli Ali Paşa topladığı güçle bu bölgenin hakimi olarak Yanya’da başarıdan başarıya koşmuştur. Bu arada Yanya’da da Bektaşilik Ali Paşa’nın da korumacılığında iyice gelişmiştir. Fransız ihtilalinden sonra yayılan “insanların kardeşliği” görüşünün yayılması Bektaşiliğin bu bölgelerde yayılmasının başka nedenlerinden biridir. Tarikat çalışmaları sadece Şeyh Zeynel Abidin ile sınırlı kalmamıştır. Oğlu Şeyh İshak da Sadi tekkesinde postnişin olmuş, onun oğlu, dedesinin ismini almış olan Zeynel Abidin de babasından kalan posta devam etmiştir. Onun oğlu Derviş İshak da aynı postun ve tekkenin varisi olmuştur. Ercüment Damalı'nın dedesi Ahmet Tevfik Bey, Şeyh Derviş İshak'ın kız kardeşi Koniçe'li Fatma Hanım'ın kızı Leyla Hanım ile evlenmiştir.

19. yüzyıla kadar birçok Bektaşi tarikatlar olmasına rağmen “Alevi” ismi kullanılmamaktaydı. Değişik isimler altında Bektaşilik Osmanlı yaşamında yer bulmuştu. Bugün “Alevilik” denilen olgunun başlangıcı 13. asırda yaşayan Hacıbektaş isimli, Ortaasya'dan Horasan'dan gelen bir halk dervişidir. Babai isyanına karışmış olmakla beraber son savaşlarda bulunmamış, herhalde saklanmıştır. İsyandan birkaç yıl sonra ortaya çıkmış karizmatik bir şahıstır. Hacı Bektaş'ın bir tarihi hayatı olmakla beraber, daha çok efsanevi bir hayatı da vardır. Mucizeler yapan bir kişi olarak bilinir. 13. asırda birçok derviş, halk azizleri vardı. Sarı Saltuk Baba, Burak Baba, Taptuk Emre gibi. Hacı Bektaş onlardan farklı değildi. Birdenbire 14. asırda Hacı Bektaş tarikatı, bir halk tarikatı olarak ortaya çıktı. Böylece onun ismi öne çıktı, diğer bütün isimleri bastırdı. Bu tarikat onun müritlerinden Abdal Musa tarafından kuruldu. Hacı Bektaş, ölmeden evvel manevi kızı, Veleyatname'ye göre manevi karısı, (Hacı Bektaş mücerretti, yani evlenmiyordu) Kadıncık Ana'ya bütün kerametlerini nakletti. Bu kadın Abdal Musa ile birlikte bir tarikat kurdu ve buna Hacı Bektaş tarikatı dendi.

Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, Koniçe'li bektaşi dedelerinin inancı doğrultusunda Damalı ailesi de, yeni tanımı ile “Alevilik” konusuna sahip çıkmaya devam etti.

Ercüment Damalı ailesinin Sivas’a ilk yerleşmesinin, babası Kasım Ferit’in 1929 yılında Sivas Koyulhisar’a frengi mücadele doktoru olarak atanması ile olduğu görülmektedir. Ailenin daha sonra Kasım Ferit’in tayini nedeni ile kısa süreler 1932’de Sivas merkez’de, 1934 ‘de Sivas Yıldızeli’nde yaşadığı anlaşılmaktadır. Kasım Ferit’in 1936 yılında Yıldızeli’nde vefatından sonra aile, Eczacı Halil’in yerleşim yeri Sivas’a yerleşmeye karar verir. Bunda tabii ki Kasım Ferit’in eşinin, Eczacı Halil ile kardeş olmasının önemli payı vardır.

1950 yılında Ercüment Damalı’nın DP Sivas milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmesi aileyi Ankara’ya taşır. Bunun en büyük faydası, ailenin genç neslinin kolaylıkla iyi bir eğitim alma imkanına kavuşabilmesi olmuştur. 1950 yılından sonra doğan ailenin genç neslinin hepsinin Ankara doğumlu olduğu görülmektedir.